Ana içeriğe atla

Lohusa mı o da ne!!!

Merhaba,

Bu hafta Lohusa Depresyonu Farkındalık haftasıymış ama anlam veremedim...

Mesela ben hiç lohusa hüznü yaşamadım, depresyona falan girmedim hatta 2 tane doğurdum ama lohusa bile olmadım... Neden mi... Çünkü hem bakıcım var hem de annem yanımda...

Kaya'ya hamileyken 9 ay boyunca yatakta fıldır fıldır dönüp tam bir prenses gibi yatmaktan o kadar sıkılmıştım ki... Kuzey hamile olduğum için bu durumu olgunlukla karşılıyor ve yanıma ilişmiyordu rahat bir hamilelik geçirmem için... Öyle doğuma 1 gün kala kucakta falan gezdirmiyordum yani... Doğumdan sonra da aynı olgunluğunu korudu... Özellikle doğumdan sonra ki 40 gün yattığım, beyaz saten çarşaflarla bezeli lohusa yatağımda, arada sırada yanıma gelip usulca uzandı ve ona sessizce kitap okumamı istedi... Dikişlerim var diye kucak istemedi ve bende 1 hafta sonra Kuzey'i kucağımda taşımaya falan da başlamadım...

Ama ben Kuzey her ne kadar aşırı fazla olgun bir 24 aylık çocuk olsa da onunla da ilgilendim ara sıra... Mesela yemek saatlerini asla bakıcısına bırakmadım çünkü günün belki de en eğlenceli saatleriydi... Kuzey'i bilirsiniz Rus disipliniyle büyüttüğüm için yemek zamanı der demez elinde çatalı bıçağı hemen mama sandalyesine oturur ve bir İngiliz asilzadesinden farksız asla tv vs. izlemeden önüne ne koyarsam döküp saçmadan (burası mühim!) bütün yemeğini bitirir. Hatta çoğu zaman 2. tabağı ister...


Kuzey'i uyutmak yedirmekten kolaydır zaten... Ona sadece saatin 8 olduğunu göstermem yeterlidir pijamalarını giyip yatağında tek başına uyması için... Öyle saat 10 lara kadar peşimde oyun oynamak falan istemez, uykuya direnmez...

Yemek yemesi, uyuması bu kadar kolay, 2 yaş sendromunun yanından dahi geçmeyen, asla inat etmeyen, istediği şey olmayınca kendini yerlere atmayan (sonuçta var böyle çocuklar!) ve oturup bütün gün kitap okuyan 24 aylık bir bebeğim var... Ve bu sebeple Kaya'yı da her an kucağımda taşıyabiliyor, emzirmek için Kuzey'in punduna getirmeyi beklemiyorum... Hatta Kaya'yı kucağıma almadığım zamanlarda gözlerimin içine "Ama sen aynı zamanda Kaya'nın da annesisin ve onunla da ilgilenmelisin, ben bu sırada şuracıkta yap boz yapar sıramı beklerim" der gibi bakar... Hiç öyle Kaya'yı bir kaşık suda boğma isteği duyduğunu hissetmedim çocukta... Olgun yani, baya olgun...

Böylece ben de her akşam 11 gibi yatağıma yatıp, gece boyunca Kuzey ağladığı için yanına koşmam, tam onu uyutmak üzereyken Kaya'nın acıktımmm ağlamasıyla ne yapacağımı şaşırmam ve böylece sabah 9 da tamamen dinlenmiş olarak uyanırım. Önce uzun uzun kahvaltımı yaparım, çayım asla soğumaz yoksa içemem... Neyse kahvaltıdan hemen sonra yine sıcak bir duşa girerim uzun uzun... Sonra en güzel elbisemi ve stilettolarımı giyip (2 çocuğum var diye 2 senedir bir kot ve spor ayakkabısıyla dolaşacak değilim herhalde) misss gibi parfümümü sıkıp (kusmuk kokusu da neee!!!) doğru kuaföre... Hayatta saçım tepede topuz falan dolaşamam... 

Sonrasında sadece laf olsun diye açtığım ve ben gitmesem bile işlerin tıkırında gittiği ve tarafıma düzenli nakit akışı olan hukuk büroma giderim. Gider gitmez gazetemi elime alıp 1 saat kadar keyif yaparım çünkü işleri biriktirmek, duruşma ya da kesin süre kaçırmak gibi sorumsuzluklar 2 senede asla yapmadım, en nihayetinde annem ve bakıcım var... Turhan'la ortak işimizde de sorumluluk tamamen onda olduğu için ben sadece arada bir kontrol ederim o kadar.

Geniş geniş çalıştıktan sonra haftada en az bir defa ve mutlaka yeni açılmış bir mekanda arkadaşlarımla buluşup son çıkan kitaplar, vizyona yeni giren ve girdiği hafta mutlaka izlediğim filmler ve yurt dışı seyahat planlarım hakkında derin bir sohbete başlarım. Sohbet sohbeti açarken saatime bir bakarım ki o da ne haftada en az 4 gün hamileliklerimde aldığım 5 kiloyu vermek için gittiğim spor salonuna geç kalmışım...

Neyse daha fazla uzatmaya gerek yok sonuçta herkes benim kadar mükemmel anne olamaz... Öyle lohusayım diye hormonlarım tavan yapmadı, ağlamalar, isyan etmeler, vicdan azapları, işi bırakma isteği falan hiç olmadı bende... Sonuçta hamile kaldığım anda tüm insani ihtiyaçlarım tepemden bir ışık hüzmesiyle çekildi ve artık ben hazırdım... Çevremden de hiç öyle "Ama sen annesinnnn, sizinki de annelik mi, bizim zamanımızda.... vs. !!!!" diye laf falan sokan da olmadı... Hepsine sevgiler 💙

Demem o ki anne olmak, bir çocuğun tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmek, ona sonsuz sabır gösterip sevgi verebilmek (ki çocuk bakmaktan kastımız bu olmalı!) yanınızda size yardım edecek 10 kişi olsa bile zorken eğer evde 1 çocuğa tek başınıza bakıyorsanız ellerinizden öpüyor birden fazla çocuğa tek başınıza bakıyorsanız önünüzde saygıyla eğiliyorum. Ancak yardım almaktan, istemekten, duygularınızı dile getirmekten kim ne düşünür, kim ne der vb. sebeplerle çekinmeyin. Amaç kendi hayatından vazgeçip mutsuz ama tek başına çocuk büyütmek olmamalı... Kimse de size madalya takmayacak bunu unutmayın...


NOT 1: Sevgili kocalar, sizlere de eşlerinize bu dönemde yardım etmeniz değil iş bölümü yapmanız gerektiğini hatırlatırım.

NOT 2: Öyle sosyal medyada günde 10 fotoğraf atıp, çocukarıma asla bakıcı tutmadım, anam danam kaynanamdan da yardım istemedim buna rağmen fönsüz ve stilettosuz dolaşmam, her gün 5 çeşit yemek yapar evimi bile kendim temizlerim ayrıca kocam da kocam diye dolaşanlar...YEMEZLER💛


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

1.5 yaş hatırası 😊

Tabii ben yazana kadar çoktan 20. Ay bitti ama olsun bu yazı da şuracıkta dursun... Öyle ahkam kesmekle olmuyor bazı şeyler... Sen istediğin kadar şekillendirmeye çalış bir çocuğu... yaşı ne olursa olsun bazen takk diye o bebişin karakterine tosluyorsun... 18 ayın bize getirdiği en güzel şey artık alerjin geçti ve istediğin kadar süt içebilirsin 😊 Bunun önemini sanırım sadece yaşayan bilir... Çok enerjik, yerinde duramayan bir bebeksin. Tırmanmayı ve koşmayı çok seviyorsun, koltuk yatak anne... ne bulursan tepesindesin 😁 Sanırım bu konuda babana benziyorsun, o da küçükken dolapların tepesinde gezermiş. 😝 Hiç televizyon izlemezdin şimdi kumandayı alıp televizyonu açıp baby tv izliyorsun... En sevdiğin çizgi filmler bam bam ve küçük lola 😍 Rainbow'un dili olsa da konuşsa!!! Hala ilgin geçmedi ve evi her gün sen süpürüyorsun. 😯 Neyse ki mutfak dolapları biraz nefes almaya başladı... Romeo seni görünce kaçmaya başladı çünkü üstüne çıkıp tüylerini çekiyorsun... Rome

Kuzey yıldızı gibi ol...

Oğlum... Kuzey yıldızım... Koca dudaklım, ikizlerim, rengarengim, lokumum, güneşim, heyecanlım, meraklım, kuzum, balığım, piranham, angry bird üm, yerinde duramayanım, kuduruğum, kalbim, ruhum... Aramıza hoşgeldin... Geldiğin dakikalarda dudaklarımdan dökülen ilk kelime "iyi mi" oldu... Böylece hayatımın geri kalanını senin iyi olup olmadığını düşünerek geçireceğimi anlamış oldum...Anne olmanın bana neler hissettirdiğini buradan okuyabilirsin... Ve sesini duyduğum anda akan gözyaşlarım... O derinden gelen sesini hayatımın sonuna kadar unutmayacağım... Dünyaya merhaba dediğin o an bak tam da  burada... 1 yaşına geldin bile... Geçmez dediğim günler ne çabuk geçmiş... Ve eminim 18 yaşına geldiğinde de günlerin ne çabuk geçtiğini yine gözlerim dolu dolu belki "hainsin zaman" diyerek anacağım... Sana aşağıda yazacaklarımı hayatının her aşamasında anlatmaktan yorulmayacağım ama hayat bu anlatmaya fırsat bulamazsam eğer buralara karaladım bir şeyler...

Evlilik Yemini...

Kızılderili bir kabilenin evlilik yemini... Artık yağmurda ıslanmayacaksınız; Çünkü her biriniz diğeriniz için sığınak olacak. Artık hiç üşümeyeceksiniz; Çünkü her biriniz diğeriniz için sıcaklık olacak. Artık hiç yalnızlık çekmeyeceksiniz; Çünkü her biriniz diğerine yoldaş olacak olacak. Artık bir bedensiniz; Çünkü önünüzde tek hayat var... Şimdi yuvanıza gidin, birlikteliğinize şahit olacak günlere başlayın...